Читать онлайн «Maske»

Автор Станислав Лем

Stanislaw Lem

notes

1

2

3

4

5

Stanislaw Lem

Maske

Başlangıçta karanlık, soğuk alev ve dinmek bilmeyen gökgürültüsü vardı; uzun kıvılcımlar halinde yanımdan geçen kömür karası çengeller, parçalanmış çengeller ve uzun bir burnu andıran düz kafalarıyla sürünerek ben olan şeye değen metal yılanlar vardı ve bu dokunuşların her biri, şimşek gibi bir sarsılmaya neden olarak neredeyse zevk veriyordu.

Yuvarlak pencerelerin ardındaki gözler beni izliyordu, sonsuz derinlikte, kıpırdamayan gözler; sonra geri çekildiler, ama belki de hareket eden bendim, bir sonraki gözlem dairesine girmiştim ve bu, uyuşukluk, saygı ve korku uyandırıyordu. Sırt üstü yaptığım bu yolculuk belirsiz bir süre boyunca devam etti, ilerledikçe ben olan şey çoğaldı ve sınırlarını keşfederek kendini tanımaya başladı, ama onun biçimini tamamen ne zaman anlayabildiğimi, terk etmiş olduğum yerleri tam olarak ne zaman kavrayabildiğimi bilmiyorum. Orada dünya başladı, gök gürlemeleriyle, alevlerle, karanlıkla; sonra hareket son buldu ve bana beni uzatan eklemli uzuvlar hafifçe havaya kalkarak ben olan şeyi kıskaçlı ellere bıraktı, kenarları kıvılcımlarla kaplı düz ağızlara sundu ve yok oldu, ben olan şey kıpırtısız bir biçimde yattı gerçi artık kendi kendine hareket edebilirdi, ama henüz zamanımın gelmediğinin farkındaydım ve bu hissiz eğimde çünkü ben, o, eğik bir yüzeyin üzerinde yatıyordu — son bir akım dalgası, nefessiz son ayinler, titreyen bir öpücük beni gerdi; bu, hemen kalkıp ışıksız yuvarlak deliğe sürünmek için bir işaretti ve artık hiçbir zorlamaya ihtiyaç duymaksızın, taşsı bir rahatlamayla üzerlerinde dinleneceğim soğuk, pürüzsüz, içbükey levhalara dokundum. Ama belki de bunların hepsi bir rüyaydı.

Nasıl uyandığımı bilmiyorum. Anlaşılmaz hışırtılar ve serin bir loşluk hatırlıyorum, ben de bunun içindeydim; dünyanın onun önünde rengârenk açıldığını, eşikten geçtiği sırada adımımda ne kadar merak olduğunu hatırlıyorum. Dikey bedenlerin renkli karmaşası güçlü bir ışıkla aydınlanıyordu, kürelerini gördüm, suyun parlaklaştırdığı küçük düğmeleri kendi yönlerinde döndürüyorlardı; uğultu kesildi ve bunu izleyen sessizlikte ben olan şey bir adım daha attı.

Bundan sonra, işitilmeyen ama hissedilen bir sesle, içimdeki narin bir ip koptu ve artık bir dişi olan ben, cinsiyetin içime akışını o denli şiddetli bir şekilde hissettim ki onun başı döndü ve gözlerimi kapattım. Gözlerim kapalı öylece dururken her yanımdan sözcükler gelmeye başladı, çünkü o, cinsiyetle birlikte dili de almıştı. Gözlerimi açıp gülümsedim, ileri doğru hareket ettim ve onun giysisi benimle birlikte hareket etti; ağırbaşlı, soylu bir edayla yürüdüm, üzerimde kabarık eteğimle, nereye gittiğimi bilmeden yürüdüm, çünkü saray balosundaydım ve onun az önceki hatasını, başları küreler gözleri de ıslak düğmeler olarak algılayışımı anımsayınca epey eğlendim, bu nedenle gülümsedim, ama bu gülüş sadece kendimeydi. Keskinleşen kulaklarım uzakları işitti, böylelikle saraydakilerin benle ilgili fısıltılarını, beylerin saklamaya çalıştıkları iç çekişleri, hanımların nefes alışla rındaki kıskançlığı ve “Kont hazretleri, bu genç kadın kim?” deyişlerini duydum. Sonra, tavandaki ağlarından gül yaprakları sarkan kristal örümceklerin altından yürüyerek dev bir salonu geçtim, zengin dul kadınların boyalı yüzlerinden akan hoşnutsuzlukta, esmer lordla rın şehvet dolu gözlerinde kendime baktım.